16 Eylül 2025 - Salı

“KESER DÖNER SAP DÖNER GÜN OLUR HESAP DÖNER”

Demokratik haklarımızı kullanarak ayrı cemiyet kurmamız sizi rahatsız etti. İlk bünyenizde bulunduğumuz üyelikten attınız. Sonra çamur atma yarışına girdiniz.

Yazar - Muharrem Yokarıbaş
Okuma Süresi: 8 dk.
Muharrem Yokarıbaş

Muharrem Yokarıbaş

grafikreklamajansi@gmail.com - 05377026700
Takip EtGoogle News

SADECE GENEL BİR BİLGİ

Basın özgürlüğü ilk olarak Cumhuriyet öncesi yıllarda Şinasi’nin Tercüman-ı Ahval gazetesini çıkardığı 1860 yılına kadar uzanıyor. Halkın yaşananlarla ilgili fikir sahibi olması gerektiği ilk kez Şinasi ve gazetesi ile ortaya koyulur. İlk sayısında, “Osmanlı’da padişahın mülkü olarak görülen insanları” nitelemek için kullanıla gelmiş “tebaa” kelimesi yerine “umum halk” ifadesi gazetesinde bilinçli şekilde kullanması dikkat çekici. Şinasi’nin bu kelimeyi bilinçli bir şekilde kullanması ile toplumu her şeyi kabullenen, sorgulamayan bir toplum yerine; fikir sahibi, sorgulayan, farkındalığı yüksek bireylerin ortaya çıkması amacı gütmüştür. Ne var ki, bu çabası cezalandırılır: Bir müddet sonra, Şinasi’nin gazetesi kapatılır ve yazar sürgüne gönderilir.

 

SİNA ÇILADIR NEDEN HAPİS CEZASI ALDI

Seveni olan olmayan bir grup içerisinde, demokrasiyi temsil eden, toplumda yeri olan, seçime giren bir Milletvekili adayını çirkin ithamlarla itibarsızlaştırma çabasına giren siyasi parti başkanı ve bazı mensuplarını haberleştirmek, gazetecilik mesleğinin gereğidir. Çünkü toplumu ilgilendiren bir durumdur.

İyi Parti Milletvekili Adayı Yiğit Can Yıldırım’ın, bünyesinde bulunduğu partili bir grup, sosyal bir grupta içinde Yiğitcan’a yönelik “karaktersiz” gibi ağır ifadeler kullanmaları üzerine gazeteci Çıladır bu olayı haberleştirdi. Yıldırım’a yapılan bu çirkin ifadeleri kaynaklarıyla yayınlanması, kanunumuzca özel hakların ihlali kabul edilerek Çıladır’ın hapis cezası almasına neden oldu. Kanun daha o dönemlerde çıkan yeni yasanın gereğini yaptı.

Milletvekili Adayı Yiğitcan Yıldırım kendisine yapılan hakaret, itibarsızlaştırma konuşmaları hakkında bu kişiler hakkında suç duyurusunda bulunacağını açıkladı. Umarım bulunur. Umarım bu kişilere de kanunumuz gereğini yapar.

 

ŞİMDİYE KADAR SUSMAMIN NEDENİ

Maalesef bünyesinde yönetiminde yer aldığım Batı Karadeniz İnternet Gazatecileri ve Yazarları Cemiyeti’nin Başkanı Gazateci Sina Çıladır’ın üst yazımda belirttiğim haber nedeniyle hapse girmesi karşısında ilk günden ortalığı bayram havasına çevirenleri, izleme ve bekleme kararı aldım. Özellikle Zonguldak basınında yer alan bazı medya sahipleri, Akbaba misali üstünde uçtukları Çıladır’ın hapse girmesini fırsat bildiler, kendi kişisel çıkarlarına set koyan bu kişiye olmadık sebepler yüklediler, iftiralar atarak, karalamalar yaparak içeri girme nedeni diye gösterdiler, manşetlerini bu asılsız haberleriyle süslediler. Kısacası kamuoyunu, toplumu yanıltma yarışına girdiler.

Evet bu iftira ve karalamaları toplamak için bekledim. Daha bakalım ne karalamalar yapacaklar diye bekledim. Gerçeğin yanında kimler var görmek için bekledim.  

Daha derini gördüm ki “Bu bir yok etme savaşı.” NEDEN mi?  Bu yalan algı operasyonunun arka planında yatan asıl NEDEN çıkar savaşı. Kişisel çıkarlarına set koyan, kendilerine engel kabul ettikleri ve dışarıda iken ekmeklerine yağ süremedikleri kişi Sina Çıladır idi. Gerçekleri gün yüzüne döken, onlar için korkulan kişi. Bu çıkarcı kişilerin içlerinde gazeteci ve üst düzey kişiler, hapse düşmeden önce de Çıladır’ın birçok açığını yakalama peşine de düşmüşlerdi. Amaç bu kişiyi susturmak, yıpratmak, yıldırmaktı. Şimdilik durdurdular yada öle sanıyorlar. Sinalar hep yaşar yaşatılır. Şimdi ise asıl hedefleri olan yok etme yarışına girdiler.  Yok etme savaşında kullandıkları silah ise kutsal meslek gazetecilik.  Asılsız haberleriyle İçeri de daha fazla tutma yarışı. Vah be vah!

Bu yok etme operasyonuna birde dahil olanlar var! Bu kutsal mesleği ayaklar altına alan kişilerin safında, işi gücü bırakıp, devletimizin bekası için çaba göstermek yerine, size verilen görevi yerine getirmek yerine orada burada dosya peşine düşenler var. Bu müdahil kişiler öyle kişiler ki konumlarını kullanarak iş dünyasından pay koparmaya çalışan, koparamayınca bel altına kadar açık arayan kişiler.  Yazık be yazık!  Milletin bin bir emekle ödediği vergisine yazık. Kişisel hesaplara ve çıkarlara alet ortak olmuşsunuz yazık!

 

MESLEKTAŞLARIMA

Ve üzülerek izliyorum çoğu meslektaşım da doğrusunu bildiği halde kendi meslektaşının doğrusuna sahip çıkmayarak yine gazeteciler tarafından yapılan bu karalama yarışına karşı sessiz kaldı. Nedeni umarım yanılıyorumdur korku. İçinde bulunduğu gruptan dışlanma, bulunduğu görevden atılma gibi sebepler yatabilir.  Ya da basına baskı, kişiye, baskı yöntemleri ve mekanizmaları.  Ama gerçek gazetecilik doğruyu olduğu gibi yazmak ve olan durumları, edindiği gerçek bilgileri yorumlamaktan geçer. Gerçek gazetecilik toplumu yanıltmamaktan geçer. Asıl olanı aktarmaktan geçer. Ve gazetecilik cesaret ister, fedakarlık ve feragat gerektirir. Özgür basın dayanışmadan geçer. Çıladır başka sebepten hüküm aldı ise yazın. Ama hüküm aldığı belge belli ise yalan yanlış olanlara karşı deyin ki topluma;  “Bu yapılan haberler yanlış, gerçek olan bu haber. Sebep bu!  ”  Yazın! Susmak neden? Habercilik bu mu?

 

LAFIM GİTTİĞİ YERE..

Gerçekten işin içinde olduğum, koltuğa oturduğunuz sürece kadar bulunduğum ve bildiğim için size diyecek hiçbir şeyim yok! Demokratik haklarımızı kullanarak ayrı cemiyet kurmamız sizi rahatsız etti. İlk bünyenizde bulunmamamızı istediniz  sonra diğer bölgelerle bir olarak, kurduğumuz Cemiyete çamur atma yarışına girdiniz. Bu arada diğerlerinin işine geldi, farkına varamadınız. Kendi bölgelerinden ekmek yememize müsaade etmeyenlere, aboneliklerimizi engelleyenlere kapı açtınız. Uyanamadınız.  Şaşırmadım hep dönemin adamı oldunuz. Maalesef kendiniz olamadınız. Koltuk tatlı, mekan tatlı geldi. Ama en üzüldüğüm ne olursa olsun bir olamadık, kendimizi yetiştiremedik, toplumda saygınlığımızı yitirdik, 100 TL’lik kişi kalemi olduk. Ne yazık ki evlatlarımızı işe soktuk diye çoğu şeye gebe olduk. Ne yazık ki aydınlatacağımız topluma ışık olamadık. Dedim ya . Koltuk tatlı, mekan tatlı geldi.

 

BATİYAC ‘I KAPATTIRMA ÇABASI GÜDENLERE

Yönetiminde bulunduğum bu cemiyet i kapattırma, karalama çabasında olanlar.  Hadsizce o cemiyeti kapatın lafını kullananlar. Cemiyet dik duruşlu meslektaşlarımla var olmaya devam edecek. İçinde bulunduğunuz acınası durumunuza alet olmayacak. Kendi cemiyetlerinizi alem yerine çevirdiniz, kadın günü toplantı yerleri yaptınız. Bizler onurumuzla mesleğimizi yürütmeye ant içtik. Sabırlıyız. Ahlakımızı bozmamak için sabırlıyız. Seviyenize düşmemek için sabırlıyız. Toplumda kutsallığımızı bozmamak için sabırlıyız. Ama herkesin sabrı bir yere kadar.  Cemiyetimize karşı ahlaksız çabanıza son verin. Sabrımızı daha fazla zorlamayın.  Haddinizi aşmayın. Yerinizi bilin. Sonunda onurlu şekilde içeride yatmak var ise paşalar gibi de yatarız. Doğru bildiğimiz kalemimizden asla Sina gibi şaşmayız. Zaman gelir onurda yerini bulur, kalemde yerini bulur.

 

Yazımı son olarak bir atasözü ile bitirmek doğru olur sanırım

“Keser döner sap döner gün olur hesap döner”

 

 

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.