05 Mayıs 2023 - Cuma

BİR KADIN VAR ÜLKEMDE!

Ben bu kadınlar arasından kocasından daha iyi, işten anlayanlara ve hesap yapanlara rastladım. Bir toplum cinslerinden, yalnız birinin yüzyılımızın gerektirdiklerini elde etmesiyle yetinirse, o toplum yarı yarıya zayıflamış olur.

Yazar - Filiz KOCABIYIK
Okuma Süresi: 13 dk.
Filiz KOCABIYIK

Filiz KOCABIYIK

yasamkocufiliz@gmail.com -
Takip EtGoogle News

Bir kadın var Ülkemde,

Sırtında sopası, karnında sıpası eksik olmayan,

İnadına yaşamaktan vazgeçmeyen!

Bir kadın var Ülkemde!

Kaya gibi sert, sözünün eri, adamdan daha adam!

Çiçeklerin kokusunu etrafına yayan,      

Bir kadın var Ülkemde!

Cennet dilinde, cehennem dilinde,

Hem cenneti tattırır, hem cehennemi yaşatır kendinde!

Bir kadın var Ülkemde!

Çocuk olmadan ana olmuş, analığını anlamadan,

Anlayamadığı kocasına, kaşık düşmanı olmuş,

Bir kadın var Ülkemde!

Şimdi kadın olduğunu bilmeden ekmek bulma telâşına düşen,

Allah’ın emaneti olduğunu bilmeden

Seviyorum diye kandırılan,

Kadın gibi yaşamanın ne olduğunu bilmeden,

Neden kadın olduğunu, var oluşunu anlamadan göçüp giden,

Bir kadın var Ülkemde!

Sosyal demokrat olan, demokrasiz hiçbir kararda olmayan!,

 İmanı tam, medeniyeti bilen.

Evlâdını lâik Cumhuriyet çocuğu olarak büyüten! 

Kimsenin dinini kullanmasına izin vermeyen!

Bir Anadolu kadını var Ülkemde!

Her yerinden emek bereket, her yerinden sevgi fışkıran,

Bir kadın var Ülkemde! Kadın olmak nedir?

Kadın olmak, mükemmel bir tamamlanışın yaradılış öyküsünün özünü yayan!

Kadın beyninin zorlandığı, hafızaların tünellerde dolaştığı. 

En yakınındaki kadın için anlamı varsa, onu hatırlatan bir gün! Kadınlar Günü! Ülkemde yaşayan, “BEN” olan kadınlar,

Tüm kadınların her gün, kadınlar Günü kutlu olsun!

 

 

 

   LÂTİN HARFLERİNİN (TÜRKÇENİN) BİR KADINA KATKISI

    ATATÜRK BİZ KADINLAR İÇİN NELER YAPMIŞTI?

Siz kendi dünyanızdan bakın, ben de kendi dünyama yansıyan tarafından!...

 Atatürk benim Atam, benim için neler yapmıştı? Kurtuluş Savaşı sırasında Türk Milleti’ni esir düşmekten kurtarmıştı. O kurtardıklarının arasında benim dedelerim ninelerim de vardı. Benim Türk olarak hiçbir esaret altında kalmadan yaşayabilmemi sağladı.

Bir kadın olarak, beni bu yasalarla korudu. Bir kadın olarak özgürlük haklarımı verdi. Benim seçme ve seçilme hakkımı verdi. Dinde zorlama olmadığını Kuran ayetini yasa kanun yaptı. Dinimi de özgürce yaşayabileceğim inkılâplar yapmıştı. Dinimin sevgi dini olduğunu o çok iyi biliyordu!

Dünya’daki ilk kadın seçme seçilme hakkını, benim ülkem de o kadınlara verdi! Ben de o kadınlardan biriyim. Dünya’da ilk kadınlar sayıma girdi ve vatandaş olarak kabul edildi. Kadınlara her alanda, bulunma şansı verildi…

Neden? Çünkü Atatürk kadınların bir vatandaş olarak, seçme seçilme okuma, okula gitme, çalışma, üretme, ticaret yapma, özgür insanca yaşayabilme hakkını, erkek, kadın değil, insan olarak bilip kanunlaştırmıştı. Bunları benim için yaptı,  “BİZ KADINLAR “ için yaptı?

 Hayatım boyunca, keşke diyebildiğim pek bir şeyim yok. Ama bir şey var ki farklı bu ülkem için, kendim için, çocuklarım için, var…

Vaktinde okullarımı bitirip, haklarımı öğrenip, daha erken Atatürk’ün hayatı ile ve inkılâplarını daha fazla özümseyerek, yaşasaydım, hayatımda belki bu kadar kendimi yormazdım! Daha kolay dediğim, insan haklarımı daha erken kullanmayı öğrenirdim. Bunları da kızlarımla daha erken paylaşıp yaşayabilirdim.

Tabii ki bu yaşadıklarım da şimdiki ben olmamı sağladı.  Kitabımın içeriği, zaten bunları hayatımda, özümsediklerim ve sizdeki özümsemeler…

ATATÜRK’DEN KADINLARIMIZ VE ERKEKLERİMİZ

 Kadınlarımız, erkeklerimizden, çok daha aydın, faziletli (erdemli) olmaya çalışmalıdırlar.

Kadınlar içtimai hayatta erkeklerle birlikte yürüyerek, birbirinin yardımcısı destekçisi olabilirler! Tarlalarda erkeklerle birlikte çalışan, kasabalara pazar yerine giden, yumurta ve tavuğu satan, ondan sonra da kendisine gerekenleri bizzat satın alan, çalışmalarının hepsinde kocalarına yardımcı olan kadınlar!

Ben bu kadınlar arasından kocasından daha iyi, işten anlayanlara ve hesap yapanlara rastladım.  Bir toplum cinslerinden, yalnız birinin yüzyılımızın gerektirdiklerini elde etmesiyle yetinirse, o toplum yarı yarıya zayıflamış olur. Bizim toplumumuzun uğradığı başarısızlıkların sebebi, kadınlarımıza karşı ihmal ve kusurdur.

 Kadınlarımızın genel görevi ve çalışmalarda, paylarına düşen, işlerden başka, en önemli, en hayırlı, en faziletli bir ödevleri de iyi anne olmalarıdır.

 

Dünyada hiçbir milletin kadını,  “ben Anadolu kadınından fazla çalıştım milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar emek verdim’’ diyemez...

GİZLİ KALMIŞ KADINLAR Türkiye’nin ve Dünya’nın değişik noktalarında “  kol kırılır, yen içinde kalır. Erkektir döver de, sever de! Ak gelinlikle girdiğin evden, ak kefeninle çıkacaksın… Baba kimi uygun görürse kız onunla evlenmeli( özellikle doğuda babaya verilen başlık parasıyla 15 yaşındaki bir kız, 70 yaşındaki bir adamla evlendirilebilir.  Peki, o kızlarımız, küçük gelinlerimiz gece- gündüz ne yaşadılar, yaşadılarmı ki…

 Al sana bir “MODERN HAPİSHANE”…  Hapishane hayatıyla mümkün değil kıyaslanamaz bile… O küçük kadınların “DUYGULARI, DUYGU TRAVMALARI…” Ve o çocukların gördükleri onların çocuklarına aktarımları, o çocukların duygu travmaları! Yeter artık! Bunları bitirecek adaletli bir sistemin ana yasanın yaptırımları olan yasaları çıkmalı… Gelenek ve göreneklerin, din ve kanunlar aile kavramını insanlığı yok eden zararlı davranışlar yaşayarak büyüyen çocuklar  göz önüne alınmalıdır… 100 geçmesine yıl geçmesine rağmen okumadığı ve eğitimi ve kadın haklarını ve kimlikleri yok sayıldığı için vahim durum... 

 

Gelenek ve göreneklere ne yapabilirim dememeliyiz! Hepimizin yapabileceği bir şeyler vardır mutlaka! Atatürk’ün kurduğu şekilde yönetecek olduğu gibi Laik Cumhuriyette, adaletli millet vekilleri ve başkanlar seçmeliyiz…  

Atatürk 8 evlatlık edindiğ 3 tane de manevi babalık yaptığı çocuk vardı. küçük bir bakış atalım... çocukları, kadınları, kız çocuklarını koruyabilmek için büyük devrimler yapmıştır! bunların hepsi ancak Allah'ın yardımıyla olabilecek şeylerdi... küçük bir kısmına göz atalım...

       ATATÜRK Benim anladığım dilde, benim dilim olan, Türkçe eğitimi, Lâtin harflerle kolaylaştırıp, benim ihtiyacım olan her şeyi, okuyup, anlayıp, yansıtabildim… Dilimin edebiyatını, konuştuğum dil olan Türkçeyi kullanabilme ve yaşayabilme hakkını bana vermişti. Benim anlamakta çok zorluk çekeceğim dinimin dili olan Arapçayı, anladığım dile çevirip her Türk vatandaşının anlayabileceği şekilde çevrilmesini sağlamıştı. Meal olarak bunu ELMALI HAMDİ YAZIR’ a yaptırmıştı.

Benim anlamadığım Arapça olan dinimi, insanlar beni, bağnazca aptal edip, sadece dinleyen anlamayan insan olup, öğrenmemi engelleyip, sadece kendi çıkarları için kullanabilirlerdi. Kurtuluş Savaşı’nda kullanıldığı gibi! Araplara gelince de onlar dahi kendilerini ve tam mana anlamlarını okuyamadıkları için onlar üzerinden suiistimal edildiler.

Arap geleneklerini, din olarak yaşayan, bir İslâm coğrafyasının içinden Allah’ın söylediklerini, her bir bireyin, okuduğunda anlayabileceği halde, çevirisini yaptırdı. Hâlâ da Türkçe anlamına bakmamakta, anlamlarını konuşup istişare etmemekte, yani tefekkür yapmamakta, direten insanlar kandırılıyorlar. Hatta kendi zihin oyunlarının tuzaklarına düştüklerine, yaptığımız çalışmalarda  danışan olarak gelenlerde şahit oluyoruz!.

Ben okuduğum için, anlayabildiğim her şeyin akıl, mantık ve vicdan süzgecinden geçirebildiğim için hayatım değişti!  Atatürk bunu, benim kolay kullanılabilir ve hayatımda yaşanabilir hale getirmişti.  Kitabımın ilk başlarında bu konuya daha yoğun olarak yer verdim.

 Özellikle kadınlarla ilgili Arap kültürü, bilincini, din diye anlattıklarını,  “Yüreklere Dokunmak Gerekir “ Kitabımın, kız çocuklarınızı sevin bölümünde okuyabilirsiniz.

Benim üzerimde bağnazca, aklını kullanmadan, anlayıp dinlemeden, okuyup araştırıp, tefekkürünü yapmadan, din üzerinde uydurma kendi çıkarları için insanları kandırma durumlarını, alışkanlıklarını etkilendiğim halde kullanamadılar!

Yaşadığım çevre, her şeyi ve dinini çok bildiğini iddia eden ama bir Fatiha’nın bile anlamını bilmeyen insanlarla dolu idi. Kur’an’ın ne demek istediği ne anlattığı hakkında hiçbir fikri olmayandı.

 Dindar olduğunu iddia eden, okuyanların aklında kalanı anlattığı, duyanın duymayana biliyorum ben diye anlattığı,  aktarabildiği kadar, kulaktan kulağa bir din üzere yaşayan çevremin etkisinden okuyarak, araştırarak anlayarak çıkabilmiştim.

Eğer Türkçe dilimi okuyamasaydım, kişilerin uydurmaları üzerine inançlarına saplanıp kalacaktım. Ama çok şükür ben bildiğim dilden okuyabiliyor, yazabiliyor ve araştırabiliyorum. Hayatımın Kur’an’ı Kerim’e açılımı, yargılarım, sorgularımın içinden, nasıl hangi araştırma farkındalıklarla çıktığım, dua, ayetler, bilim, psikolojik destekler, uzmanların görüşleri, eğitimlerim ve benim deneyimlerim halinde beni hangi cevaplar dönüştürmüştü ve yazdım.. İlk kitabım “ YÜREKLERE DOKUNMAK GEREKİR” de!

Dünyadaki ilk kadınların seçme seçilme hakkını sağlayan muhteşem insan…

Hiçbir şeye ihtiyacımız yok! Yalnız bir şeye ihtiyacımız vardır. Çalışkan olmak…

"Şuna inanmak  gerekir  ki Dünya üzerinde gördüğümüz her şey kadının eseridir."

        "Kahraman Türk kadını sen yerlerde sürünmeye değil, omuzlarımız üstünde göklere kadar yükselmeye lâyıksın."

Atatürk kadının toplumdaki yeri ve önemini en iyi anlayan önderlerden biridir. Türk kadınının tüm haklarına, diğer milletlerin kadınlarından daha önce kavuşması bunun en büyük ispatıdır. Medeni Kanun ile kazanılan hakların ardından, Türk kadınına siyasi hakların verilmesi 1930'dan sonra başlamıştır. Önce 1930'da kadınlara belediye seçimlerine katılma hakkı tanınmıştır.

1933'te muhtarlık seçimleri, 1934'te yapılan anayasa değişikliği ile milletvekili “seçme ve seçilme hakkı” Türk kadınına sağlanmıştır.

 Kadınların, İtalya'da 1948, Japonya' da 1950, medeni kanunu aldığımız İsviçre'de 1971 yıllarında bu hakları kazandığı düşünüldüğünde Atatürk' ün Türk kadınına verdiği değer bir kez daha anlaşılmaktadır.

Milletvekili seçme ve seçilme hakkının verilmesi vesilesi ile yaptığı konuşmada Atatürk şunları söylemiştir;

"Bu karar, Türk kadınına sosyal ve siyasi hayatta bütün milletlerin üstünde yer almasına yer vermiştir. Çarşaf içinde, peçe altında ve kafes arkasındaki Türk kadınını artık tarihlerde aramak lâzım gelecektir. Türk kadını, evdeki medeni mevkiini salahiyetle işgal etmiş, iş hayatının her safhasında muvaffakiyetler göstermiştir. Siyasi hayatla, belediye seçimleri ile tecrübe kazanan Türk kadını bu seferde milletvekili seçme ve seçilme suretiyle haklarının en büyüğünü elde etmiş bulunuyor. Medeni memleketlerin bir çoğunda, kadından esirgenen bu hak, bugün Türk kadınının elindedir ve onu salahiyet ve liyakatle kullanacaktır."

Atatürk, kadın erkek eşitliği daha dünya da konuşulmaya başlanmamışken, “BM İnsan Hakları Evrensel Bildirisi” ve “İnsan Hakları Sözleşmesi” gibi konular daha insanlık tarihinin ufkunda bile görünmemişken reformları gerçekleştirmişti. Bu yüzden denilebilir ki Dünya tarihi boyunca hiçbir lider kadın hakları için bu kadar savaş vermemiştir. Yine bir sözü ile savaşın nedenini çok güzel açıklamakta.

"İnsan Topluluğu denilen, iki cins insandan oluşur. Kabil midir ki bu kitlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kitlenin bütünü ilerleyebilsin? Mümkün mü ki bir cismin yarısı toprağa bağlı kaldıkça, öteki yarısı göklere yükselebilsin?"

Bilindiği gibi Millî Mücadele ve Kurtuluş Savaşı yıllarında erkekler cephede savaşırken, kadınlar da cephedeki askere yeri geldiğinde cephane taşımış, yeri geldiğinde suyunu aşını götürmüş, tüm bunların yanında toplum hayatını da kadınlar yönlendirmiştir. Bunu çok iyi bilen Atamız her fırsatta Anadolu kadınının değerini göstermiştir.

Erkeklerden kurduğumuz ordumuzun hayat kaynaklarını kadınlarımız işletmiştir. Çift süren tarlayı eken, kağnısı, kucağındaki yavrusu ile yağmur demeyip, kış demeyip cephenin ihtiyaçlarını taşıyan hep onlar, hep o yüce, o fedakâr, o ilâhi Anadolu kadını olmuştur.

Bundan ötürü hepimiz bu büyük ruhlu ve büyük duygulu kadınlarımızı, şükranla ve minnetle sonsuza kadar aziz ve kutsal bilelim."

Atatürk Türk kadınının her alanda başarılı olacağına yürekten inanmıştır. Bu inancı doğrultusunda Türk kadını için hayal ettiği her şeyi manevi kızı Sabiha Gökçen üzerinde uygulamak istemiş ve ona özellikle erkeklerin başarılı olduğu alanlarda görevler vermiştir.

 

      O zamanlar genç kızların askeri okullara alınmamalarına rağmen kendisini “ Eskişehir Askeri Tayyare Okulu’na“ göndermesi ve Dünya’daki ilk kadın pilot olmasını istemesi buna örnek gösterilebilir. Sabiha Gökçen, Ata'nın kendisine verdiği her görevde başarı göstermiş ve Türk kadını için bir emsal teşkil etmiştir.

çıkmaya hazırlanan Atatürk ben ve çocuklar kitabımda bu konuları ele almaktayım. Yazımız  devam edecektir.

 Sevgilerimle...

#
Yorumlar (1)
Tülin
05.05.2023 15:20
Şahane tebrikler güzel yurek
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.