ADD’NİN 6’LI MASA ENDİŞESİNİN ARKASINDA YATAN SEBEP NE?
6 Mart Pazartesi günü Kdz. Ereğli Atatürkçü Düşünce Derneği’nin basına servis ettiği metini okuduğumda hayretler içerisinde kaldım.
Muharrem Yokarıbaş
grafikreklamajansi@gmail.com - 05377026700Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Merkezi'nin 28 Şubat 2022 tarihinden günümüze kadar 6’lı masa başkanlarına seçim süreci ile ilgili endişe taşıyan düşüncelerini deglare etmeyi misyon edinmiş gibi gördüm.
Defalarca masanın dağılmaması adına ya da söylemleri konusunda endişelerini dile getirmişler, masanın baş mimarı havasında çaba sarf etmişler. Kendilerini birilerinin sözcüsü gibi görseler de, masanın uyarılarını muhataba alacak CHP'den ibaret olmadığının da farkındalardır inşaalah. . En son “YETER ARTIK” ”UYARIYORUZ” başlıklı bir deglareyi basına yine servis etmişler muhataba alınmayı, çağrılarına kulak verilmesini beklemişler beklemişler..
Benim için şu ana kadar yazdıklarım önem taşımıyor. Ama en son yazdıkları gerekçelere DUR! derim. Hayretler içinde kaldığım durum işte tamda bu gerekçeler. Bu nasıl anlayış bu nasıl insanlık dramı anlamadım. Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Merkezi tüm kollarına bu deglareyi servis etti. Yazarları, şairleri, ressamları, kitap yalamış bir çok insanı barındıran Kdz. Ereğli’deki ADD’ye de tabi. Onlarda ilerideki tehlikeye uyarı olarak arz ettikleri bu metni yerel basınla düşüncesizce paylaşmaktan geri durmamışlar. Şimdi bu korktukları tehlikeleri inceleyelim dilerseniz.
1-Ülkemiz yıllardır tek adam rejiminde savruluyor.
YAĞMURDAN KAÇARKEN DOLUYA TUTULMAYALIM!
Bugünkü “Sıkıntı” size göre neydi? Ülkemizin bir kişinin iki dudağının arasından çıkacak sözlere bakması mı? “İşleri hızlandırmak” adına bütün ara mekanizmalar devreden çıkartılması mı?
Özetle genel muhalif eleştiriler ağırlıkla bu yönde sanırım.
İşte buna karşılık muhalefet “Güçlendirilmiş parlamenter sistem”i hedefleyerek kendisine bir “yol haritası” 6’lı masayı oluşturdu.. Önce seçimlerde kazanılırsa eski parlamenter sisteme dönüş yolunda bir “Çaba” harcayacak olan bu masa, tek tek saptanan sorunların çözülmesi için hareket edecek. Bunu yaparken de “Altılı Masa”yı oluşturan partilerin, liderlerinin ve iki Büyükşehir başkanının olduğu bir yeni “model” ile DENEME yapacak.
Burada dikkat çeken durum şu. Cumhurbaşkanının mevcut sistem içinde yetkileri halen olsa bile davranışları daha baştan bir tür güçlendirilmiş “Cumhurbaşkanı Yardımcıları” eliyle sınırlandırılacak, böylelikle “Tek adam” eğiliminin önüne geçilecek ve kararların “ortak onay”dan geçmesi sağlanacak. Bir fren tertibatı gibi düşünülen yapı Cumhurbaşkanının bir tür “kuşatılması”nı da beraberinde getirecek. Burada Cumhurbaşkanı “Temsili”, “sınırlandırılmış” hatta “karar alamaz” duruma gelebilir mi? Tartışma veya itirazlar kilitlenir ve aşılamazsa ne olur? Ayrıca sıkıntı ve sürtüşmeler bir çatlağa dönüşebilir mi? Sistem arayışı fiilen “işlemez” hale gelebilir mi? Kısaca “Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak” söz konusu olabilir mi? Soruları yeterli olur sanırım.
2-Siyasal İslam Laik Cumhuriyetimizi boğmaya çalışıyor.
“SİYASAL LAİKLİK”TEN BAŞKA BİRŞEY DEĞİLDİR.
Laiklik ilkesine göre, özel alanda her yurttaş dini inançlarını dilediği gibi yaşar. Siyasal İslam, dini inançların kamusal alana taşınması, kamusal alanda dini tercihlerin belirleyici olmasıdır. Şimdiye kadar ben siyasal İslam adına baskı dayatması görmedim mevcut iktidarın. Ama ben 28 Şubat baskısını gördüm bu ülkede ben. Laiklik ilkesine ters düşen okullara başörtülü alınmayan, dinini özgürce yaşamayı isteyen genç kızların ağlayışlarını gördüm. Ne tesadüf ki sizde 6’lı masaya ilk deglareyi 28 Şubatta göndermişsiniz. O başörtüsü zulmünde bunların bir zulüm olduğu, Laiklik ilkesine ters düştüğü konusunda bir açıklamanız var mı çok merak ediyorum. Yoksa gericiler mi diye açıklama yaptınız? Şuan sokağa çıktığımda 20 yıllık bir iktidarın yönettiği toplumundaki tüm kadınlar çarşaflı diyebiliyorsanız çok haklısınız. Bu seçim arifesinde Siyasal İslam Laik kelimesini tekrar gündeme taşıyarak oy toplama aracı olarak kullanılıyorsa ozaman bende doğuracak olan tek şey Siyasal Laiklik’ten başka bir şey değildir.
3- Geçici sığınmacılar emperyal bir proje olarak demografik yapımızı ve toplumsal
barışımızı tehdit ediyor.
YUNAN DENİZİNDE BOĞULAN ÇOCUKLARA ÜZÜLÜYOR MUSUNUZ?
Aman Allah’ım dedim. Bu maddeyi görünce tüylerim diken diken oldu adeta.
Unutmayın ki Türkiye Cumhuriyeti’nin temel dayanaklarını Atatürk İlkeleri oluşturmaktadır. Atatürk’ün, eşitliği rehber alarak temellendirmeye çalıştığı vatandaşlık kavramının tanımı Türk Anayasasında da yerini almıştır. Bu kavram dini ve ırkçı bir anlam taşımadan Türk halkını birbirine bağlamaktadır. Bu açık tanımlamaya rağmen hala toplum içerisinde “öteki”, “onlar” anlayışının önyargılarını, Atatürk’ün çatısı altında kurulan bu dernekteki bu açıklamayla kırılamadığını Ulu Önder Atatürk görse idi eminim kemikleri sızlardı.
Bu gün Esat Rejiminin halkına yaptığı zulmü insanlığımızı sorgulatırken, ülkemize sığınan Suriyeli vatandaşlar, yada başka millet,başka vatandaş,ülkemizin demografik yapısını bozan kasıtlı bir proje olarak ülkeye sokulduğu algısını yansıtmak bu derneğe hiç mi hiç yakışmadı. Bu gün nasıl ki depremin en büyüğü ile sarsılan ülkemiz tek yumruk olmuş Kuvaiye Milli Atlıları gibi Maraş’a, Hatay’a akın akın koşuyorsa bu Milletin asil kanındandır. Bu gün düşen ülkemiz vatandaşı da olsa mültecide olsa fark etmez. Peki sorum size Yunan denizinde boğulan yüzlerce çocuğa vicdanınız sızlamıyor mu? Bir soru daha 20 yıllık bu iktidar sizi Yunan sınırına kadar itecek zulmü yapsa idi, şimdiki sığınmacılara içeri sokulan bir proje olarak bakar mıydınız?
NEYİN MİSYONUSUN? KİMİN VİZYONUSUN?
SİZE ÖĞÜDÜM BIRAKIN ALTILI MASAYA DEGLARE VERMEYİ ÖNCE ATATÜRK’Ü İYİ TANIYIN, İNSAN OLMAK KAVRAMINI DÜŞÜNÜN! SİYASET BU ŞEKİL YAPILMAZ, KORKULAR BU ŞEKİLDE ANLATILMAZ. YAZDIĞINIZ SİYASİ BİR KESİMİ KOLLARKEN AYNI HAVAYI SOLUDUĞUN DİĞER KESİMİ AYIRMAZ, ÖTEKİLEŞTİRMEZ.
DEMOKRASİDEN BAHSEDERKEN DESPOT OLUNMAZ..