12 Mart 2021 - Cuma

10 Yıllık ABD Tahvilinin Beyaz Ekmeğimize ne garezi var…

Yazar - Mehmet Sinan ÖZÇELİK
Okuma Süresi: 6 dk.
Mehmet Sinan ÖZÇELİK

Mehmet Sinan ÖZÇELİK

mehmetsinanozcelik@gmail.com -
Takip EtGoogle News

Geçtiğimiz günlerde 4 kişilik bir ailenin fakirlik sınırı açıklandı.

Ülkemizde açıklanan en gerçekçi istatistiklerden…

Çoğumuzu fakirlikle yüzleştirdi tekrar…

4 kişilik bir aile için açıklanan fakirlik sınırı: 8.436 TL…Açlık sınırı ise 2.589 TL…

4 kişilik ailenizde tek kişinin çalıştığını düşünürseniz hepimizi yakından ilgilendiren bir konu.

Kara kara aile ekonomimizi düşünürken uzaklardan gelen Tsunami Türkiye kıyılarına ulaştı.

Arada koca Avrupa kıtası var...bu nasıl bir dalga ki Türkiye’ye ulaşıyor.

Mutfağa giren birçok ürün zamlanıyor…

10 yıllık ABD tahvilleri bu tip bir tsunami dalgası. New York’tan doğar, tüm dünyayı turlar.

Abd Devletinin 10 yıllık borçlanma faizini yüzde 1’den 1,5 düzeyine çıkarmasının faturası tüm dünya dahil bizim ekmeğimize de yansıdı.

ABD’nin faiz arttırması, evcil bir köpeğe sahibinin çaldığı düdük gibidir, çok dolandın, işini gördün…evine geri dön çağrısı.

Koşa koşa aniden gelir…

 

 

Borsalarda, türlü türlü yatırım araçlarında…tuhaf kripto mecralarında katıyla fazla kazanan bu USD, neden düdük çaldığında geri döner…USD bazında günlük yüzde 5-10’luk hareketlerin yaşandığı bir piyasada yıllık yüzde yarımlık artış ne ifade edebilir...

İstikrar, güven, sürdürülebilirlik, akılcı fonlar ve yöneticiler için çoğu zaman kazancın önüne geçer.

Ürkek bir şekilde yuvasına geri koşar.

Ürkek olan yabancıyı Türkiye’de kalıcı hale getirmek; bu ödev halen önümüzde tamamlanmayı bekliyor.

 

GİDİCİ DEĞİL KALICI SERMAYE

İstikrar…Fiyat istikrarı var mı?

Yok.

Siyasi istikrar var mı ?

Yok.

Negatif tespitler uzar gider…

Neyimiz var diye bakalım.

Yılda ortalama 300 güneşli günü olan, ortalama hava sıcaklığının 19 derece olduğu ilimiz hangisidir.

Antalya; yılın 12 ayı Turizm hareketlerine açık bölge olarak geçer.

TURİZM hareketleri…mesela konuyu biraz daha geniş düşünelim: YATIRIM yada YAŞAM hareketleri desek.

Yılın 300 günü güneş alan, kişi başına gelirin 10 bin USD’ın altında olduğu  cennet bir şehrimiz var.

Ortalama hava sıcaklığı 30 derece olan, Mayıs’ta dahi 50 derece hava sıcaklığını bulan, cehennem projesi DUBAI’de kişi başına düşen gelir 70 bin USD seviyesinde.

 

 

Global sermayenin hub yani bölge için merkez haline getirdiği proje.

Suni cennet gerçek çöl projesi.

Ortada Dubai, Katar gibi örnekler varken…rekabet edilmesi mümkün olmayan avantajlarımız neden işe yaramıyor ?

Tek kelime ile özetlemek gerekirse..İstikrar.

Global sermaye için istikrar neden bu kadar önemli…fiyat istikrarı, kur istikrarı ?

Hayır, zaten yarattıkları değerler döviz, tüm nakit akışları kapalı devre riskleri bertaraf eden global şirket bunlar…

Siyasi istikrar denen bir bela var başımızda. Hem kendi insanımızda hem yabancının kafasında soru işareti yaratan, en az Dubai kadar gerçek ama en az Dubai kadar suni bir mesele…

Volkswagen Manisa’ye gelip, siyasi parti kurup Manisa belediyesine talip mi olacak?

Tesla, Antalya’ya açacağı fabrikada tarikat toplantıları yapıp, gizli planlar mı organize edecek.?

Gelir gelmez siyasi iktidar aleyhine twitler atıp, mahkemelerde mi sürünecekler?

Kesin bir Hayır..

Siyasete girmeyecek, teğet bile geçmeyecek olan yabancı sermaye neden Türkiye’nin siyasi meselelerini gerekçe göstererek Türkiye’ye yatırım yapmıyor?

Bunun en önemli sebebi ; Siyasi otoritenin alacağı kararlar ile ticaretine getirebileceği olası ani, hukuksuz kısıtlamalar…

Ve Türkiye olarak bu algıyı aşamadığımız noktada içinde bulunduğumuz sıcak para sarmalından hiçbir zaman kurtulamayacağız.

Gelişen robot teknolojisi, ucuz işçilik avantajımızı da elimizden tamamen alıp götürmeden harekete geçmemiz şart.

En iyi ihtimal ile Çağın dışında kalmamak için önümüzde 15 yıl var.

Peki acil çözüm planı ne?

Bu çıkmazdan kurtulmak…

Düşünüyorum…Bankacılık perspektifinden ülkem için ne yapılabilir diye.

Mevcut durumu analiz ediyorum.

Yüksek kurdan TL’ye dönüp, belirli bir vadede yüksek TL faizde kalan yabancı, getirdiği 10 USD’ı kısa zamanda 12,13 USD’a çıkartıp, vur kaç hareketleri yapıyor…Global tefecilik..

Yaptıkları farklı bir şey daha var.

Hazinenin yabancı para cinsinden piyasaya sürdüğü eurobond dediğimiz, devlet borçlanma kağıtlarını almak.

Bu kağıtları alan yabancı, yıllık ortalama yüzde 3’ün üzerinde bir getiri elde edebiliyor, yukarıdaki örnekte yer alan yüzde 30’un bir hayli altında olsa da kendi ülkelerindeki sıfıra yakın faize kıyasla yüzde 3 bile istikrarı seven yabancı için önemli bir kazanç.

Eurobond hazine garantili bir devlet kağıdı. Bir devletin, hazinenin namus borcu…peki biz bu aracı ürkek yabancıya faiz vermek için değil de, yatırım yaptırmak için teminat olarak versek ?

Madem ürkek yabancı yatırımına el koyacağımızı düşünüyor, madem siyasi otoritenin ne yapacağı belli olmaz ben Türkiye riskine girmem diyor.

Gelin farklı düşünelim.  

Bu adamlara kendi sırtımızdan faiz vermek için değil yatırımlarına garanti vermek için Hazine harekete geçsin, içinde bulunduğumuz sarmaldan çıkalım.

Devlet şirketlere garanti mi verir…milyarca USD faiz veriyoruz, neden ülkemize kalıcı yatırım  yapacak global şirketlere garantiyi veren taraf biz olmayalım ?

Bunu yapmak zor değil, bu konunun çerçevesi belirlenir…oyunun kurallarını değiştirebilir.

Antalya, Mersin…Manisa gibi sanayide, teknolojide tüm bölgede rakipsiz olabilecek serbest yatırım şehirleri kuralım.

Türkiye’yi ayağa kaldıralım.

 

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.